Eksiklik

Şimdi yazacağım şey çok kötü, çok üzücü. Ama unutmamak için yazmam gerekiyor... Günlerdir düşünüyorum Siirt'te olanları. "Şehrin türlü kesimlerinden yüz kişinin, yedi ilkokul çocuğuna iki yıl tecavüz etmesi" cümlesini kafama sığdıramazken ikinci haber geldi. Bir grup ortaokul çocuğu, iki bebeğe tecavüz ediyor; birini boğuveriyorlar, ötekini de boğduklarını sanıyorlar, ama o bebek yaşayakalıyor. Bu ortaokullu çeteye bebekleri birer birer bir KIZ getiriyor. Kız kendi kuzenlerini bu çeteye veriyor, çünkü oğlanlar kızın eşofmanını zorla indirip ona zorla sarılıp öyle fotoğrafını çekmişler. Kızı resimleri ailesine göstermekle tehdit etmişler.
Daha birkaç ay önce, erkeklerle konuştuğu için ailesi tarafından öldürülüp evinin arka bahçedekindeki kümese gömülen kızın haberini okumuştuk (kızın adı Medine, memleketi bizimki). Kendi kuzenlerini o oğlanlara götürüp veren kızın böyle bir korkusu olmalı diye düşünüyorum. Delirmiş, vahşileşmiş değilse; birilerini öldürmek yok etmek arzusuyla için için yanmıyorsa eğer. Medine'nin annesinin göz yumuşunu, Siirtli kadınların iki yıllık sessizliğini de buna yoruyorum. Erkeklerden korktuklarına, sessiz kalmaya alıştıklarına, çaresizliği kabullendiklerine.
O erkek çocuklarının yaptıklarını düşünüyorum. Nasıl olur da iki üç yaşındaki bebeklere tecavüz etmeyi isterler? Nasıl olur da ifade verirken "hepimiz sırayla tecavüz ettik" diyebilirler? Bu cümleyi nasıl kurar, nasıl sığdırırlar ağızlarına?
Tecavüz etmeyi normal algılıyorlar. 'Zorla seviştik işte...' diyorlardır belki de içlerinden. Tecavüz sözcüğünden/kavramından korkmuyorlar, çekinmiyorlar. Bebeğe tecavüz etmiş olmaya ayrıca bir anlam yüklemiyorlar. Pedofili değil zaten bence bu. Bu sadece gücünü yetirebilme meselesi. Onlar sadece ergendi, hormonları kulaklarından akıyordu. Ellerinde olsa güzel kızlarla, kadınlarla sevişirlerdi; ama bu mümkün değildi. Birbirlerini gaza getirdiler, önce bir akranlarında denediler şanslarını, olmadı, bebek olsun bari dediler. Peki nasıl oldu da yapabildiler bunu? Bir an olsun düşünüp acımadılar mı ne cinselllikle ne düşmanlıkla alakası olan o yavrucaklara? Vicdanları uyanmadı mı? İçlerinden biri bile 'bi durun oğlum' demedi mi?
Galiba demedi. Çünkü bu çocuklar vicdanı öğrenmemiş (benim bulabildiğim tek açıklama bu). Çünkü kimse onlara öğretmemiş. Yaşadıkları yerde (bizim ülkemiz) herkes gücünün yettiğine yöneliyor. Herkes fırsat kolluyor. Kimi nasıl ezdiğinin, üzdüğünün önemi yok. Önemli olan senin ezilmemen üzülmemen, elde etmen, tatmin olman. Bu oğlan çocukları kendi evlerinde hep susturulmuş. (Höt! Höt diye söyleyince ne kadar basit değil mi. Ne kadar aşina kulaklarımız...) Basit şeyler için bile fikirleri sorulmamış. Onları eğitmek adına aileleri sadece  - toplumuzun yüce erdemi - "büyüklere saygı"yı öğretmiş: Kendinden güçlü olana sataşmamayı, mümkünse ses bile çıkarmamayı. Onların duyguları sorulmamış. Önemsenmemiş. Sonuçta bu oğlanlar, kendi duygusunu düşüncesini bile önemsemez hale gelmiş. Kendine bile sormuyor ne yapıyorum diye. Birincil dürtülerine bırakmış kendini... Nasılsa o olsa olsa bir hayvan kadar önem arz ediyor. Diğer insanlar hatta hemen yanındakinin de ondan bir gıdım fazla değeri yok, zira onun da değeri yok...
Suç diye bir algıları da yok besbelli. Suç, sadece örtbas edilemediğinde problem. Hapis yatıp çıkıyorson ama, pek de büyük mesele değil. Saygıdeğer büyükleri suçlarını macera olarak anlatıyordur onun yanında...
Birazcık düşünüp kendilerini sorgulasalardı belki dururlardı. Çok değil birkaç sene sonra geneleve gidebilirlerdi zaten. En fazla beş altı sene sonra herhangi bir kız onlara karı olarak verilirdi...
Oradaki kızları geçtim, anneler bile ayağa kalkmıyorlar. Oturup Seda Sayan'ı izliyorlar televizyonlarından, böreklerini pişiriyorlar kocalarının sevdiği şekilde. Onların bile vicdanı uyanmıyor.
RTE de çıkmış, hiç değilse sussaydı, bunlar haber yapılıyor diye kızıyor. Hiç değilse yalandan "çok üzüldük, çocuklarımızın fiziki ve ruhsal sağlığı için endişeliyiz, toplumu rehabilite etmek için sosyal görevliler göndereceğiz" diyebilirdi.
Tuna Kiremitçi de yazmış, Pucca'dan çok çok az izleyicisi olan blogunda bu konuyu, "Çocukların masallardaki gibi masum kalabilmesi için, doğdukları toplumun olgunlaşması şart" diye noktalamış Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiiri eşliğinde. Şiir içime apağır oturdu. 

1 yorum:

  1. Üzgünüm. Yazının tamamını okuyamadım. İçim kalktı resmen. Allahım sen bizi koru diyebiliyorum sadece...

    YanıtlaSil