Gece Notlari

Odada için için çalışan bir motor sesi var
Yavruluktan ergenliğe geçen bir erkek kedi
Oynatmayım kolumu bacağımı
Yoksa en az yarım saat daha az uyuyacağım

Sonbahardan kışa geçerken de böyle

Mantra

Bazen bir cumlenin guzelligi, vurgusu veya naif anlami ilac etkisi, iksir etkisi yapiyor. Sanki sihir karisiyor isin icine. Insan heyecanini da yeniyor, endisesini de, uykusuzlugunu da...

21 yasindayken bir ise alim gorusmesine gitmistim. Ilk is basvurularimdan biriydi, universiteden yeni mezun olmustum. Sehir disindaki bir fabrikadaydi gorusme ve ben kis gunu otobusle gidiyordum gorusmeye. Uzerimde sirf artik ogrenci degilim diye aldigim "ise uygun" manto, ayakta siyah topuklu cizmeler dort yandan sikar... Yolda bir okulun onunden gecti otobus. Okulun tabelalarindan birinde soyle yaziyordu: "Guzel Sanatlar Atolyeleri". Canim yaa.. Guzel - sanat - atolye. Ne guzel seyler var dunyada dedim. Kendi kendime "Guzel Sanatlar Atolyeleri" diye diye gittim girdim mulakata. Mulakatta da icimden dua gibi "Guzel Sanatlar Atolyeleri" dedim, ne heyecan kaldi ne stres - dunyada boyle tatli seyler var diye sakinlestirdim kendimi. Ise kabul edildim mi? Evet. Ama kabulu dokuz ay sonra bildirdilerdi, arada baska ise girdim, onlari reddettim.
Sonra baska guzel cumleler de oldu, hicbiri bir motto degil, bir mantra degil. Cogunlukla boyle romantik. Mesela;
- inadina isyan!
- guzellesmek ugruna ucak altina yattim, guzellesemedigim gibi ucak da ucup gitti (yigit ozgur)
- mudur mudur mudur? (Uzum'un u'su)
- yasar usta'nin komple tiradi (resme tıkla, tiradı oku)
- Hipopotam nerde? Hah, burda tamam.
vesaire...
Haydi hugs n kisses.

Cocuk Kalbi

Gece uyumak icin yataga yatinca hav hov hav hov kopek sesleri duyuyorum disaridan. Sokakta olsam kalbim yerinden cikardi, ama yattigim yerden dinleyince bu bana bir garip huzur, hatta adeta keyif veriyor.

Cocukken de duyardim kopek ekiplerinin seslerini - suru diyesim gelmedi. Ankara'nin merkezindeki semtimiz ya kopek dostuymus, ya copleri lezzetli, ya da 'it kopuk' demek ki...

Bir de gece bekcisi dudugu duyulurdu ki, ne onun verdigi guvenin safdilliliginden ne de bu tatli meslegin nostaljisinden dem vurmaya gerek var - kliselik / yavanlik cekincesi basa bela...

Su "oyle bir gecer zaman ki" dizisini izliyorum da bizzat ben aile ici siddete, hayirsiz koca eziyetine, gavurun cemcuk agzina maruz kalmisim gibi daraliyor icim. Boyun devrilsin herif. Saldir Mete.

Havlayin kopekler, yarin tavuk koyacagim cope...

Alismak ve Sezyum

Nokia telefon kizlik soyadi gibi. Alismissin, degistiremiyorsun. Bilekboriyi menu* diye kitlemek (bilhassa kitlemek) istiyorsun.
Bu arada yillardir okudugum Kaan Sezyum'u yetmiyor artik ennn sevdigim kalemler arasinda sayiyorum - kalem yani mecazi mursel, uslup ve gerisi...
Sevgiler,
EdWood (ama kadin).

In limbo

Özel firmalarla telefonda konuşurken genç, tatlı sesli, miskin tavırlı sekreterlerle muhatap olursunuz. Arka planları genelde sessizdir. Şu şu Bey'le görüşmek istediğinizi söylersiniz, "bi' saaaniyı..." deyip sizi aktarırlar ve bu bekleme süresince siz telefonda uzun, romantik bir müzik dinlersiniz. İşte o zamanlar, o müziğin keyfini çıkarırken ben de o firmada çalışmak istiyorum.


Genelde Beatles/Yesterday çalıyor. Bazen klasik gitar konçertoları. Sık sık 80'li yıllar Türk filmi kumsalda akşamüstü şarkıları... Gün ortasında kendimi duygulanmış zannediyor, his hisleniyorum.