Purely Girlish

Benim gittiğim anadolu lisesinde bir grup kız vardı. Bunlar geleni geçeni eleştirir, yetinmez Lavinia* gibi laf sokarlardı. Açıklamalarla şöyle:
(Resimdeki sarının gözlerine bakarak oku.)

Quoi que Lavinia fasse,
Sarah ne se laisserait
jamais intimider. Jamais.
 - Topuklu ayakkabının modası çoktan geçti, bak hepimiz düz Timberland giyiyoruz. Sen neden hala geçen senenin topuklularını giyiyorsun? (Git anana aynen böyle söyle, mutfak masrafından kısıp sana her modaya uygun yeni ayakkabılar alsın)
- Senin cildin çok bozuk, sivilcelerine bir çare bulmayı denesene. (Senin kendi sivilcelerini yeterince takmadığını varsayıp, bir de ben moral bozayım.)
- Öyle mi gülünür! Bağırma. (Adab-ı muaşeret derslerinden)
- Öksürüp durma, yeter artık. (Ağır bronşit olman sadece seni ilgilendirir.)
- Ben kotumu alır almaz yanlardan daralttırım. (Boru paça Loft, paçası balık logolu öteki şey, buz mavileri, siyahlar - bunlar dar giyilir, seninki paçoz.)
- Bu yazdığın vasat. Klişe.
- Saçların kabarık. İndir.
- Kafan büyük.
- Alnın geniş.
- Göbeğin top gibi.
- D.tün karpuz gibi...

Yine böyle bir yargılama anında, mus çorabımın bol/büyük olduğu ileri sürülmüştü. Dizlerimde, bileklerimde fazla toplanıyormuş... O zaman yaşım 13-14 olmalı. Bugün, 29'uma az kala, bir vesileyle annemin çorabını giydim. Ergenliğimde yediğim lafla, kısa boyumun haddini bilip 1 numara çoraba kendimi mahkum eden ben, bugün annemin 3 numara çorabıyla saadet neymiş anladım. Hayatımda bir mertebe kaydettim.

Bu aydınlanma vasıtasıyla, Orhan Veli'nin aşağıdaki şiirini hatırladım. Arz ederim.

Hardalname

Ne budala şeymişim meğer,
Senelerden beri anlamamışım
Hardalın cemiyet hayatındaki mevkiini
"Hardalsız yaşanmaz"
Bunu Abidin de söylüyordu geçenlerde
Daha büyük hakikatlere
Ermiş olanlara
Biliyorum, lazım değil ama hardal
Allah kimseyi hardaldan etmesin.

* Lavinia: Küçük Prenses romanındaki kötü kalpli sarışın, bence kötülüklerin anasıdır.

Bıyıklılar

Kirk yasini geckin bazi adamlar oluyor,
boyle saclari dokulmemis ve uzunca.
Genellikle acik kumral, bazen biraz sarisinca.
Saclarinda gur gumusler ve islak tarak izleri.
Biyiklari kalin kablo dolgun uzun.
Yanaklari biraz pembe, ellerinde sigara.
Erkenden emekli olurlar, veya hafiftir memuriyetleri, kafa rahat calisirlar.
Genclerin esprilerinden anlayabilmektedirler nispeten.
Karilarini ve guzel kadinlari sever gorunurler.
Bu adamlar hep bana
Egleniyor gibi gelirler.

Kalbim seninle (duygusal ve kedili)

Son gunlerde haberlerde gordugum bir adami dusunup duruyorum. Kiraci oldugu evde, ev sahibinin alt katindaki dairede, 3 veya 4 kedi ile yasiyormus (TV bu hususta kararsiz). 80 yasinda dede, uzun iri kel. Churchill'e benziyor desem yeri, sirin degil... Ev sahibi bunu yildirip atmak mi istiyor ne; kedilerle evi mok goturuyor, cevreye rahatsizlik diye ceza kestirmis bilmem kac yuz lira. Dedem kalkmis habercileri almis, agir agir yuruyusuyle gitmis belediyeye. Diyor ki "Benim gelirim yok, emekli degilim, yesil kartliyim. Bu cezayi odeyemem." Belediye baskani da insaf ediyor, "Tamam odeme, sen odedim de." Aksam haberlerinin doldurma malzemelerinden. Ama beni dolduran dedenin ara cikislari oldu:
"Kedilere bakiyorum ben, ac mi kalsin garipler..."
"Ben kedisiz yasayamam, kucuklukten beri kedi sevgisi var bende..."
Kronik kedici dedem benim. May the force be with you.