tavrım bir şeyi bulup coşmaktır*

* Turgut Uyar


Ekim ayından beri her gün kahvaltıda makarna yiyorum, pötürgemle birlikte ettiğimiz haftasonu kahvaltıları dışında. Nisan'ın ortasındayız, yani nerden baksam altı ay olmuş. Günde üçte bir paket makarna. Bununla birlikte haftada yarım kilo da salça bitiriyorum. Bilgisayarım bozulsa da klavyesinin altındakiler gün ışığına çıksa uzun uzun spagettiler dökülecek ortaya... Merak edene not: Ne makarnadan kilo aldım, ne de tek yönlü beslenmeden kilo verdim.

Makarnadan önce de yıllar yılı her gün ayçöreği, dondurma, keşkül, kazandibi, sufle ve cheese-cake alışkanlıklarım olmuş, geçip gitmişti.

Zuzu namlı sarı arkadaşım bana bir gün "edwood ama sen de her şeyi abartıyorsun!" demişti; ben ona kimi nasıl sevdiği, kimden nasıl nefret ettiğimi anlatırken. O anda hissetmiştim Zuzu'nun haklı olduğunu. Ama insan yine de kendini haklı çıkarmaya çalışır ya, ben gerçekten makarna yemediğim haftasonu sabahları Pazartesi'nin salça içinde gelişini hayal ediyorum hep. Oysa pötürgemin benimle iki günlük Brüj seyahati yapmaktan çekinmesine de böyle bakmamam lazım.

Bir de sevgili günlük, doğum günüm geliyor. Altı yıldan sonra ilk defa pötürgemle birlikte olacağız doğum günümde. Benim için doğum günü "kutlama" açısından hiç önemli değil de, her sene bir neredeydik nereye geldik hesaplaşması yapıyorum, duygu dolu anlar yaşıyorum. Otuz yaşına yaklaşmanın, yaşlanmanın sıkıntısı pek yok bende. Hatta bir an önce torunum olsun istiyorum! Çocuk mocuk neyse büyüsün, onun da çocuğu olsun, o da büyüsün, birkaç kısa birkaç uzun süreli ilişkisi olsun. Sonra ben koltukta popom artık yamyassı olmuş oturup kitabımı okurken evime gelsin, ben de ona ne yaptığını sorayım istiyorum. Arabalar hala uçmuyor mu, oysa 2000'lerde uçacak diye bekliyorduk biz diye zevzeklik yapmak istiyorum toruna.

2003: Pötürgeyle yeni çıkmaya başlamıştık, vize haftasıydı, pek sallamamıştık.
2004: Hiç hatırlamıyorum.
2005: İstanbul'da, hamiçkonun Acıbadem'deki evindeydim. Hamiçko ile ex'i bana küçük ama tatlı bir pasta almışlardı.
2006: İstanbul'da, hamiçkonun Kozyatağı'ndaki evindeydim. O gün hamiçko çok güzeldi. Şarap içmiş, uyuklamış, sonra Ünsal ve Tuba ile Bostancı'ya Koko Musti'ye gitmiştik. Bira & Kokoreç = Rakipsiz İkili
Sonra telefonda bana hediye olarak çeyizlik tencere takımı, tabak takımı ve çatal-bıçak seti aldığını söyleyen annemle kavga etmiştim. Hala anlamıyorum neden aldı onları o zaman, benden tamamen uzakta. Ama şimdi Ankara'ya pötürgemle evimizi kurmaya gittiğimizde o ciciler işimize yarayacak diye düşünüyorum. :)
2007: İstanbul'da bankanın konukevinde bedbaht ders çalışıyordum. Ertesi gün bankada mesleki sınavım vardı. Hamiçko öğlen yanıma uğramıştı, yemek yemiştik (Arabiata soslu makarna). :D
2008: Nisan Mayıs ayları gevşer gönül yayları! sloganıyla Nis-May doğumlu diğer arkadaşlarımızla ortak kutlama yapmıştık. Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini'yi dinleyip ağlamıştık.
2009: Annemle ve tatlı kardeşimleydim. Pötürgem 2 hafta sonra Türkiye'ye gelecekti. :)
2010: Kanada'ya gidiyor olacağız, yani saat farkı avantajıyla bu sene doğum günüm 32 saat sürecek :)

Güzel şeyler düşünmeye çalışıyorum. Mesela Fatih Akın'ın Soul Kitchen'ını. Kemikkıran Kemal** adamın belini bi çekiyo, adam yürüyo.

** Uğur Yücel



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder