Orhan Veli, ben ben ben! Seref Ozsoy ve Varolusculuk

Bugun ve saygideger Hollandali havadurumu web sitelerine gore bu hafta Groningen'de hava gunesli. Hollanda'da yagmur hassas konu oldugundan havadurumculari ayri bir uzman! (Inanmazsan bak) Bulut yogunlugu ne kadar, bulutlar ne kalinlikta nereye dogru gidiyor ve saat kacta ne kadar yagmur dusecek hepsi belli ve dogru. Oyle Turk televizyonlarinin havadurumlari gibi tutarsiz degil. Bu hafta yine bir arkadasim, akil kupum haminnem, buraya gelecegi icin havanin iyi olmasi ozellikle onemli, yoksa insanlari gezdirme ve bu cografyayi sevdirme cabalari nafile oluyor. Her ev sahibi gibi ben de kendi gosterdigimi sevdirme istegiyle yanip tutusuyorum. Hem hamickom bir gun muteahhit filan olursa, buradaki evler gibi ev yapmasini istiyorum - o yuzden guzel sunus onemli.

Icimdeki ses "inanma ceketim inanma" diyorduysa da sokaga ceketsiz ciktim. Bir parlak fikirliginin icine isedigi posta kutuma burnumu uzatip baktim - o cisi koklamazsam posta kutum hep bos kalir. Altin saclarinda Omercik gibi gunes parlayan kizlarin onunden gecip B'nin sevgili Der Himmel über Berlin filminde meleklerin gezindigi gibi kalabalik okul kutuphanesine geldim. Bahar gunlerinde iceriler disaridan serin oluyor, yanaklarimiza iyi geliyor.

Iste Orhan Veli boyle guzel bir gunde dogmus.

Siirlerini zayif ve ticari bulan edebiyat insanlari var (Radikal gazetesinin "bilim insanlari" deyisi gibi); ama naif, ilk defa bakan gozun sevecegi siirler yazmak tatli bir davranis degil midir? Hem yasasaydi bence Orhan Veli de sonra Ikinci Yenilerden olurdu. Cemal Sureya ile ahbaplik ederdi, Edip Cansever'le icerdi. Belki daha huzunlu bir insan olarak olurdu (ozlem'in o'su, uzum'un u'su- Turkcesiz klavyenin cilvesi).

Biri var, Seref Ozsoy. Kaniksadigim Biri, Orhan Veli isimli kitabi yazmisti, nitelikli bir de web sitesi yapmisti (yandan gecis). O.V. hakkinda her seye atladigimdan onun kitabini da bir cirpida yutmustum ve kitabi iyi ya da kotu degerlendirebilecek birikime sahiptim. Bence kitabi ipiyiydi! (Kiskan!) Sonra O.V.'ye dair esya vesaire koleksiyonunu sergiledigi café'sine gittim (Orhan Veli Evi diyor adina, Beyoglu'nda). (Kiskan!) Kapida 'dikkat kedi var' yaziyordu. Arkadas olduk, haberlestik de uzun zaman. Onunla gorustugum zamanlarda birayi limonlu iciyordum. Sonra ben kendimce trip yaptim, kestim gorusmeyi bu sakalli adamla. Telefonlarina bile cevap vermedim. Simdi birayi oldugu gibi ve likir likir iciyorum ve de anliyorum neden boyle ayip ettim. Birisi bir seyi cok sevdiginde bazen ondan daha cok sevmek istiyor insan. Ondan daha cok bilmek. Ondan daha hakim olmak. Sahiplenmek. Kiskancliktan cekememisim adami! Ama bence O. V. kitabi da Erol Guney kitabi da gayet iyiydi - selam olsun ona (sessizce selam, hala gorusmuyorum, hala kiskaniyorum).

(Konuyu ideolojiye baglamak) Bu zararli duygum, sorarim size, kapitalist sistemi besleyen duygulardan biri degilse nedir? Bu sebepten evime O.V. bustu bile koyarim. Kafam kadar kafa, durdugu yerden gelen gidene O.V.'yi en cok benim sevdigimi anlatsin diye. Kafa yapimcilari kazanir (mind-makers of capitalism).

(Kah sosyoloji kah psikoloji) Ayrica bu duygu beni yalnizliga, bireycilige iter. Kendime fazlasiyla takilip kalirim...

Moda ve hafif yemek tarifleri bloglari yazan bir hatun, bir lokantada baligin yanina menude olan risotto yerine roka salatasi istedigini soyluyor ve belirtiyor: "Ne de olsa secimlerimizle variz!" Sartre dile geliyor: "Ben öyle demedim ki.."

1 yorum:

  1. sessiz selam yerine ulaşmıştır..
    gönderen de getiren de sağolsun..

    YanıtlaSil