Kırkım çıktı çıkacak veya Working Class Hero

Az kaldı. Kırk gün sonra Türkiye'ye döneceğim ve ertesi gün bankadaki işime başlayacağım yine. Şubedeki görevimi verirler mi bana, yoksa ücretsiz izin ile askıya alınan iş sözleşmesinin durumu beni yeni bir yere atamalarına imkan verir mi bilmiyorum. Sanırım yine şubede çalışacağım.

+ şeklinde gruplanmış dörtlü masalardan birine otururum. Artı'nın önü var, arkası var. Arkalar pencerelere yakın, orayı tercih ederim ama bankalarda tercihlerden önce imkanlar ve kıdemler gelir. Bilgisayar verirler bir tane, üç de telefon. Hemen çalmaya başlar telefonlar. Ben başkalarının numarasını ezberleyemeden onların telefonlarından da sorumlu olurum. İnternet erişimimizdeki kısıtlamalar artmış, telefonla internete erişim becerilerimi geliştireceğim demektir. Belki de yanımda bir net-book* taşır, kendi bağlantımı kendim yaratırım.

Çoğu bankacı gibi, ben de masama bir şişe kolanya koyarım. Baş ağrısına, pisliğe ve baygınlık ihtimaline bire bir. Johnson's Baby Cologne Floral, parfüm yerine de geçer. Rebul Lavanta Kolonyası zengin gösterir.

Benim bir de resim olayım var. Kuş resmi, kedi resmi, köstebek resmi, siyah-beyaz bir Paris resmi, biraz Picasso çok iyi geliyor. Güvercinli kız, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Plastik Cerrahi polikliniğinde de asılıdır. Plastik cerrahi klinikleri, yüzlerinde vücutlatında ciddi yamukluklar, şekil bozuklukları, yara izleri olan çocuklarla dolu, üzücü yerlerdir. Bu resim o çocuklara hoş görünüyordur umarım...

Bankada çalışmaya koyulacağım yine ve her gün birbirine çok benzeyecek. Tabi ki yine de işim var diye seviniyorum.

* Küçük ve düşük kapasiteli dizüstü bilgisayar. Buna Türkçe bir karşılık bulmak isterdim.Kolaya kaçıyorum: KDB.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder