Home Town

Eylül bile geldi! Ben de Ankara'ya geldim. Anneme, saçlı kardeşime, çocukluk arkadaşlarıma ve sevgili Küçükesat'a kavuştum. Küçükesat il olsa, kütüğümü hemen Küçükesat'a alırım. Küçükesat'a muhtar olsam konut kredisi taksidimizi ödeyebilir miyiz? Bugün nurtopu gibi bir borcumuz oldu. Kırk yaşımıza kadar ödeyeceğiz adeta. Bir aralar yirmi yıl vadeli konut kredisi veriyorlardı. Kriz olup, emlak balonu patlamasaydı ben de bugün elli yaşıma kadar ödeyeceğim bir borca imza atmış olacaktım. Düşüncesi bile bir garip... Yiğit kamçıdan ne hazlar alacak henüz bilemiyorum ama her genç kızın hayal ettiği gibi anne evine yakın bir ev buldum. Lahana sarmasından ayrı kalamam. :)

Pegasus'la altı saat rötarlı geldim İstanbul'a. Groningen'de giymişim üstüme H&M'in kat kat penyelerini, bir kot ceketi, bir de polar yeleği. İstanbul'da çıktığin anda uçaktan, sanki sıcak bir hayalet geldi arkadan sarıldı bana. Kamil Koç Ataşehir'de otobüsün altında kalıyordum. 44 kilo bavulum bir ara hakimiyetimi ele geçirdi. Ankara'ya geldim. Güneş, çocukluk çizgifilmindeki Road Runner'ın koştuğu yollarda parladığı gibi parladı gözüme. Sıcaklığa inanamadım. 
Geldiğimin ertesi günü bankadaki işime başladım yine. Mesaimin ilk anlarından itibaren fırçayı tattım. Oh dedim.
3000 km öteden getirdiğim şarabı Gg ve Zz ile içtim. Buddies forever. Altın Kızlar.
Tapir ve sevgilisi ile güldüm. Ben de Haydar'la buluşucam. Yaşasın kaos.
Saçlı kardeşimle Ebru Şallı'dan bahsettim. Üç hafta sonunda, anca bu sabah anladım halısının üstünde durup duran mavi lastik bandın ne olduğunu. Cizıs pilates!
Kendi elciklerimle Uykusuzlar Penguenler aldım. Ama Ender Yıldızhan nerede?
Ben giderken Var mısın Yok musun vardı, ben yokken yokmuştu, ben geldim yine var. Küçük hissediyorum.
Bir de referandum var. Çok cazibeli bir arkadaşım te İsveç'ten hayır demeye geliyor. Recepler olmasın.

Hollanda'dan ayrılalı yaklaşık üç hafta oldu. Orada hepsi bilim insanı (valla) güzide gençlerden olşan ama bir şokella, bir marşmelov bir tayfa vardı. Elleri işte göz oynaşta, nasıl naif. Bir görsen nasıl yakışıyor Grolsch, Hertog Jan ellerine. Saçları kıvır kıvır, gözleri kocaman. Bi kek yedik birlikte, birisi dörtte üçünü yediği kek dilimi için "45'ini yedim" demişti düşün ki, saat hesabı. Biri kekin kalanını atmıştı korkudan. Bir başkası o sıralar Paris'te metroda makyaj yapıyordu. Bu blogu daha ziyade onlar okuduğu için, bence böyle özel şeylerden bahsetmenin bir mahsuru yok. İşte o tayfayı ben hemen özledim. Nasıl da yakın olmuşuz hemen. Şimdi böyle ayrı gayrı olmak saçma geliyor... Keşke Ankara daha büyük, daha güzel olsa hepsi buraya gelseler... 

Pötürgem tezini bitirmeye çalışıyor. Evimin direği, onu nasıl özledim anlatamam.

Günler geçiyor. Bence mahsuru yok.

7 yorum:

  1. ne yalan söyliyeyim arada bende okuyorum :) ayrıca belirteyim; zevkle ;)

    YanıtlaSil
  2. Yaşa sen! Ben de seni okuyorum :)

    YanıtlaSil
  3. oley!! sende yaşa o zaman ;)

    YanıtlaSil
  4. İsveç'ten hayır demeye gelen bensem eğer, "cazibeli" dedin diye sırf evi arabayı üstüne yapabilirim. Yok ben değilsem de arkadaşının adını veresin diyır Eda, evi arabayı yine üstüne yaparım =D

    YanıtlaSil
  5. Senden cazibelisi var mı, tabi ki de sensin balım elinethuil. Hugs & kisses! :)

    YanıtlaSil
  6. :)
    Biz de çok özledik. Sağ kulağın çın çınnn çınladıkça biz gelelim aklına.

    YanıtlaSil
  7. sağ kulağımı keserim bu lafların üzerine sizin için, van gogh unuz olayım dahi..

    YanıtlaSil