Geç kalmış bir teşekkür...

Haftalardır düşünüyorum, sonunda buldum. Bizleri koruyan birisi varmış. Biz onun (uğradığı tecavüzleri burada saymıyorum, çok fena...) dayaktan ağzının burnuna karıştığını gördük. Akmış makyajından, dünyanın dört bir yönüne doğru ve arap saçına taş çıkartacak kadar karışık kıvırcık saçlarından ve nihayet yılıp sırasıyla hamama, camiye gidip başını yeşil örtüyle bağlayarak o saçlarını zapt-ü rapt altına aldığı halinden korktuk. Ya biz de böyle "mal bul bana" diye pislik adamlara yalvarmak zorunda kalırsak dedik, dersimizi aldık. Bu resimdeki yine iyi hali. Böyle kalsa o etkiyi yaratamazdı, ama o kendini yerden yere vurarak Türk toplumuna karşı görevini yaptı. 


Ben kendime sordum, nasıl böyle uslu aile kızı oldum diye. 
Cevabı yine o pislik adamların annesini defalarca kandırmasına rağmen duruşunu bozmadan sadece biraz ajite ajite bakan Küçük Emrah değil. 
İlkokul çocuklarına satılan çıkartmaların arkasına bağımlılık yapıcı maddeler ekleyerek el kadar bebeleri müptela edenlerin haberlerini göstererek paranoyalara salan Uğur Dündar da değil. Ben o zannediyordum. O yüzden her şeyden şüpheleniyordum. İçtiğim sudan ağzımda garip bir tat kalsa, 'kesin haroyin var bunun içinde' diyordum. Bir dişçi, dolgu yapacağı dişimi oymadan önce diş etime yaptığı minik sinsi bir iğneyle uyuşturucu vermişti bana. O gece titreye titreye yattığım yerde yoksunluk krizleri geçirdiğimi sandım. Vallahi komiklik olsun diye yazmıyorum şimdi, aslında üşüyordum muhtemelen. Ama o da değilmiş beni doğru yoldan ayırmayan kudret.  


Perişan olan kadın Ahu Tuğba'ymış. Türlü hafif ve ağır uyuşturucuların isminden bile korktum. Süt gibi aile çocuğu oldum. Çok teşekkürler Ahu Tuğba. Var ol.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder